Biz Anadoluyuz
Orda bir köy var, uzakta. O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de tozmasak da o köy bizim köyümüzdür.
Evet, cennet vatanımızın her köşesinin aşığıyız. Şairin dediği gibi gezilmemiş, tozulmamış olsa da. Her zerresine kurban olayımla başlar sözümüz. Biz Anadoluyuz. Bin bir renkli çiçeklerle süslenmiş, şehit kanlarıyla can bulmuş, masum ve bir o kadar gururlu ve asil milletin en büyük kutsiyeti, Anadoluyuz.
Köy imeceleriyle, Hasan Amca’nın evinin sıvasının yapıldığı, Fatma Bacı’nın doğumu için tüm kasabanın karda kışta seferber olduğu, pişen yemeklerin, kapı kapı ikram edildiği, komşusunun derdiyle dertlenilip sevinciyle kahkahaların atıldığı, şanla, kanla, şerefle bizlere atalarımızın emanet edildiği Anadoluyuz.
Hiç düşündük mü peki, neden, nasıl oluyor da tarihi yazanlar ve araştıranlar bizim tarihimizden binlerce yıl öncesinden bahsediyorlar. Heyecanımı bağışlayın buna hızlıca cevap vereyim. Süzme süzme gelen kültürümüzün mirasıdır taşımız, toprağımız, şivemiz, lehçemiz. İlimde, fende ve her alanda örnek kültürümüzün eseridir dünümüz ve bugünümüz.
Duyar gibiyim “KÜLTÜR Nedir?” dediğinizi. Kültür, kuşaktan kuşağa aktarılan kıymet ve değerlerin tümüdür. Kültür, geçmişten geleceğe terbiye sanatıdır. Kültür, bir milletin aynasıdır. Kültür, cemiyet olarak öğrenilen ve aynı yoldan yeni kuşaklara öğretilen davranış örgüleri, kıymet değerleridir.
Son zamanlarda içimizde eksikliğini hissettiğimiz şeyin nedeni, bu kutsal topraklarda bizlere miras bırakılan binlerce yıllık kültürümüzün anlamını unutmamız olabilir mi? Bu güzelim vatanda zaman zaman gözyaşlarının akmasının, fikir çatışmalarındaki şiddetin artmasının, kadın cinayetlerinin, ticari mağduriyetlerin, ahlaki çöküntülerin gittikçe artmasının en büyük sebebi öz kültürümüzden kopup, bize ait olmayan terbiye ve edeple, bize ait olmayan düşünce ve hassasiyetle, kimin ürettiği nerden alındığı belli olmayan hele hele bize hiç ait olmayan kültürlerin parça parça sokularak bunları hayatımıza yaşam tarzımıza lanse etmemizden olabilir mi?
Parça parça alınan terbiye ve hayat tarzlarının, şekil alıp bütünleşmesiyle, insanın temel kültürü meydana getirdiği gerçeğini kim sorgulayabilir. “Evet kardeşim, haklısın ben de aynı fikirdeyim. Bize ait olmayan kültürler HİÇ lazım değil.” dediğini de duyuyorum. Evet, bize ait olmayan kültürler bize lazım değil!!!
Matematiğin babası Ali Kuşçu benim, Dünyaya pozitif ilimleri öğreten Farabi benim, Dünyanın döndüğünü söyleyen ilk kişi El-Biruni benim, Yedi düvele vatan nasıl savunulur mücadelesini öğreten Mustafa Kemal benim. Ve yüzlerce onur ve gurur kaynağı olan şerefli ecdat benim. Biz bu güzelliklerle topyekûn Anadoluyuz… Ey! Geleceğimin teminatı, yarınlarımın aydınlığı GENÇ kardeşim, Ben, bana miras bırakılan kültürüme sahip çıkmaya çalışan bir acizim. Bu cennet vatan için gayret göster ve Azizi sen ol. İnsan haklarını yüzyıllar önce tamamlamış olan bizler diğer medeniyetlerin binlerce yıl önündeyken şimdi ne oldu bize. Anneye, babaya saygımıza, yeme içme tarzımıza, bir birimizi şefkatle sarışımıza ne oldu? Birbirimizi yıpratmaktan, yaradılış gayemizi unutmaktan, büyüklerimize karşı çıkmaktan, kavgalardan, boş lakırdılardan, bize bizim kültürümüzün bir parçası gibi yutturulmaya çalışılan saçma sapan giyim tarzından, damak tadından, hürmet yoksunluğundan, edep noksanlığından, kardeş kavgalarından vazgeçmenin zamanı gelmedi mi? Geldi ve o kıymetli zaman çokta çabuk geçiyor. Topyekûn milletçe fedakârlığın tadını bilelim. Bilelim ki bencilliğin girdabına girmeyelim. Toplumca yardımlaşalım ki kavgaların zararını çekmeyelim. Kısaca; Titreyip ve kendimize, özümüze dönelim.
Çünkü biz dünyayı aydınlığa ulaştıran bir milletin nesilleriyiz.
Çünkü biz topyekûn Anadoluyuz…
Yazar : Yücel Polat
Çok güzel yazı olmuş değindiğiniz konular aslında bu zamanda dikkatimizden kaçan ama bizi değiştiren şeyler.