Libya devrik lideri Kaddafi, 20. yüzyılın en önemli ve en tartışmalı siyasi kişilikleri arasında yer almaktadır.
Muammer Kaddafi kimdir sorusuna farklı farklı cevaplar verilebilir. Zira o kimilerine göre ülkeyi yıllarca diktatörlükle yönetmiş kanlı bir lider, kimilerine göre de Libya’daki refah seviyesini arttırmak için uğraşmış bir devrimcidir.
Karşınızda Muammer Muhammed Ebu Minyar el-Kaddafi. Bir dönem Libya’yı yönetmiş olan Arap diktatör. İsminin uzunluğuyla eş değer olarak 42 yıl gibi bir süre Libya’yı yöneten ancak 2011 yılında başlayan Arap Baharı ile birlikte halkı tarafından linç edilerek öldürülen Kaddafi’yi gelin birlikte inceleyelim.
Muammer Kaddafi 1940 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın en çetin geçtiği yılda Libya’nın batısındaki Trablus çölünde Sirte kasabasında dünyaya geldi. O doğduğunda ülkesi İtalya tarafından işgal edilmiş ve çocukluğunun ilk yıllarında İtalyan ve İngiliz kuvvetleri arasındaki çatışmalara tanık olmuştu. Hatta iddialara göre Kaddafi’nin dedesi olan Ebu Minyar 1911 İtalyan işgali sırasında İtalyan ordusu tarafından öldürülmüştü. Bu yüzden İtalyanlardan nefret ederek büyüyen Kaddafi daha bir çocukken atalarının öcünü almak için asker olmaya karar verdi.
Üniversite eğitimine devam etmek için yaşadığı Sirte’den ayrılarak Trablus’a taşınan Kaddafi tarih bölümü okumaya başladı. Hafta içi yıkılacak yeri olmadığı için camilerde uyuyan Kaddafi, hafta sonları, ailesini görmek için kilometrelerce yol katederek Sirte’ye gitmekteydi.
Üniversite yıllarında sosyalizme merak saldığı ve ileride özgür subaylar hareketi adını alacak olan bir gruba dahil oldu. 1963 yılında tarih bölümünden başarıyla mezun olduğu ancak onun aklı hala çocukluk hayali olan askerlikteydi.
Ailesinin onayını almadan askeri okula yazılan idarist Kaddafi 1966 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu. Askeri okul hayatında oldukça başarılı olmasından dolayı Libya ordusu onu uzmanlık eğitimi alması için İngiltere’ye gönderdi.
Bir yıllık eğitiminin ardından ülkesine dönen Kaddafi bir süre çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 1969 yılının başlarında yüzbaşılığa terfi etti. Bu sırada ülke genelinde Kral 1. İdris’in yönetimine karşı bir hoşnutsuzluk hakimdi
Kral İdris ülkeyi yönetirken Libya Meclisi’ni yok saymak da Libya ordusunu ise baskı ile elinde tutmaya çalışmaktaydı. Ekonomi ise dibe vurmaya başlamış, zengin ile fakir arasındaki makas bir hayli açılmıştı. Çevre ülkelerde gelişen Arap milliyetçiliği karşısında oldukça duyarsız kalan 1. İdris’in bu katı yönetim biçimi Kaddafi’nin de aralarında bulunduğu bir grup subayı rahatsız etmekteydi. Kral İdris’in 1 Eylül 1969 tarihinde Türkiye’ye tatile gitmesini fırsat bilen Kaddafi önderliğindeki bir grup subay ülke yönetimine el koydu.
Rütbesine iki yıldız ekleyerek kendisini albaylığa terfi ettiren Kaddafi hem ülkenin yeni lideri hem de Libya silahlı kuvvetlerinin komutanı olarak şu açıklamayı yaptı. Libya artık İslami Sosyalizm ile yönetilecek.
Ben Kaddafi olarak ülkemin bağımsızlığı ve halkımın refahı için çalışacağıma ve kimsenin Libya’yı sömürmesine müsaade etmeyeceğime söz veriyorum.
Kral İdris ilk günlerinde suskunluğunu korusa da Amerika’nın darbeden altı gün sonra Kaddafi hükümetini tanıması üzerine görevini terk etmek zorunda kaldı.
Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnâsır ‘ı örnek alan Kaddafi, Abdünnâsır’ın gerçekleştirdiği reformları kendi ülkesinde de uygulamaya başladı.
Monarşiyi kaldırıp parlamenter sisteme getirirken kendisini de hem başbakan hem de savunma bakanı olarak atadığı. Ardından İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Libya’da bulunan İngiliz askerlerini ülkeden çıkardı ve ülkedeki tüm İngiliz üslerini kapattı.
Çoğunluğu İngiliz şirketlerin elinde olan petrol kuyularını ulusallaştırdı, İtalyanların ve Yahudilerin mal varlığına el koyarak hepsini ülkelerine geri gönderdi. Kendisini sosyalist bir Müslüman olarak tanımlayan Kaddafi, Afrika ülkelerindeki yoksul Müslüman
ve Arap ülkelerindeki sol eğilimli hareketlere destek olurken aynı zamanda Sovyetler Birliği ile de yakın ilişkiler kurdu.
Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Amerika’nın Türkiye silah ambargosu uygulaması karşısında Türk ordusuna birçok silah hibe eden ayrıca savaş uçakları için çok ucuz bir fiyata yakıt verdi. Kaddafi bu bonkörlüğünü kendi halkına da gösterirken Libya’da evlerde kullanılan elektrik, su ve doğal gaz hizmeti ücretsiz verilmekteydi.
Eğitim ve sağlık hizmetleri yine tamamen ücretsiz olurken, aynı zamanda ilaçlardan da hiçbir ücret talep edilmiyordu. Benzinin litresi Kaddafi’nin son görev yaptığı yıl olan 2011 de 0,08€ du. Yani bugün bir euro’nun 18₺ olduğunu düşünürsek günümüzdeki fiyatı bile yaklaşık 1,44₺ oluyor.
Libya vatandaşları ülkenin ulusal bankalarından %0 faiz ile kredi çekebiliyor, ayrıca aldıkları mal için veya kazandıkları para için hiçbir şekilde vergiyi ödemiyordu.
Devlet evlenen tüm çiftlere istedikleri şehirde 150 metrekarelik daire veriyor. Ayrıca istisnasız her aileye aylık 300€ aile yardımı yapılıyordu. Şu an içinizin cız ettiğini ve adamı harcamışlar dediğinizi duyabiliyorum.
Şimdi gelelim 2011 yılında Kaddafi’nin devrilmesine neden olan olaylara.
Tunus’ta 17 Aralık 2010 tarihinde ekonomik nedenlerle başlayan Arap Baharı hızla diğer Arap ülkelerine de yayıldı. Kaddafi karşıtı gösteriler ise şubat 2011 tarihinde Bingazi Şehrinde başlarken kısa sürede ülke genelinde yayılmaya başladı.
Güvenlik güçleri göstericilere çok sert müdahalede bulunurken kısa sürede müdahale gerçek mermilerle yapılmaya başlandı. Ülke genelinde her türlü iletişim kısıtlanırken Kaddafi gösteriler duruncaya kadar mücadeleye devam edileceğini söyledi.
Kısa sürede bu gösteriler yerini iç savaşa bırakırken 23 Ağustos 2011 tarihinde Trablus’un da düşmesiyle Kaddafi Rejimi resmen son buldu. Kaddafi bir süre kaçmayı başarsa da 20 Ekim 2011 tarihinde Sirte de muhalifler tarafından yakalanarak feci bir şekilde linç edildikten sonra hayatını kaybetti. Kaddafi’nin linç görüntüleri günlerce TV ekranlarından tekrar tekrar yayımlandı ve Kaddafi’nin kişisel eşyaları yağmalanarak Libya sokaklarında günlerce teşhir edildi.
Kaddafi’nin ardından Libya halkı fatura ödemeyi ve verginin ne demek olduğunu öğrenirken
aynı zamanda bugün kendi petrollerini kendi elleriyle batılı devletlere kaptırmanın pişmanlığını yaşamaktadır.
Yorumlar kapalı.