Ölümcül Hastalıklar Neden Hep Yarasalardan Kaynaklanıyor?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bugün size günümüzdeki korona virüsün de kaynağı olduğu kabul edilen yarasalardan bahsedeceğim. Sadece Covid 19 değil geçmişteki SARS ve Ebola gibi salgın hastalıkların da yarasa kaynaklı olduğu düşünüldüğünde akla tek soru geliyor. Neden Yarasa?

Hayvanlardan insanlara sıçrayan ve Zoonoz olarak bilinen virüsler yüzyıllardır varlığını sürdürüyor. Ancak uzmanlar pandemi olma potansiyelini taşıyan tehlikeli yeni salgın hastalıkların artmakta olduğunu söylüyor
Gerçekte de son yarım yüzyılda dört kat daha sık salgın hastalıklar görüldü. Yarasalar yakın geçmişte yaşanan ve hayvandan insana bulaşan pek çok hastalığın başlıca sorumlusu kabul ediliyor. 1970 lerden bu yana hayvanlara insan müdahalesi yüzünden pek çok can kaybına neden olan Ebola Sars gibi virüslerin yanı sıra şimdi de Covid-19un da yarasalardan kaynaklanmış olabileceği düşünülüyor. 2007 de Dünya Sağlık Örgütü bulaşıcı hastalıkların daha önce görülmemiş bir oranda ortaya çıkacağına dair uyarılarda bulunmuştu.
Öncelikle Zoonaz olarak bilinen virüsleri tanıyalım.

Asya gribi Şubat 1957 de Doğu Asya’da H2N2 olarak bilinen yeni bir grip virüsü ortaya çıktı ve pandemiye dönüştü. H2N2, bir kuş gribi virüsünden kaynaklanmış ve dünya çapında 1.1 milyon ölüme neden olmuştu.

MERS, ilk olarak 2012 de Suudi Arabistan’da tanımlanan Orta Doğu solunum yolu sendromu semptomları arasında ateş, öksürük ve nefes darlığı bulunan bir korona virüs.
DSÖ ye göre tahmini ölüm oranı %35 olan bu hastalık 850 kişiyi öldürdü. Bilim insanları Mers’inde insanlara yarasalardan bu kez develer aracılığıyla geçtiğini düşünüyor.

Ebola virüsün de meyve yarasalarından kaynaklandığı düşünülüyor. Bilim insanları salgının gene
enfekte yarasalara temas eden bir çocukla başladığını ancak o zamandan beri maymunlar, şempanzeler, antiloplar, meyve yarasaları, kirpi ve sıçanlar da dahil olmak üzere vahşi hayvan eti kesimiyle geniş ölçüde bağlantılı olduğu düşünülüyor. 2014-2016 yılları arasında Batı Afrika’da görülen büyük salgın sırasında 11.000 kişi yaşamını yitirdi. Ani ateş ve halsizlikle kendini belli eden Ebola virüsü ilerleyen dönemlerde ishal kaşıntı, böbrek ve karaciğer yetmezliği ve bazı durumlarda iç ve dış kanamalara yol açıyor. İnsandan insana ise açık yara tükürük, kan, idrar, sperm ve diğer vücut sıvıları aracılığıyla bulaşıyor. Ortalama ölüm oranı ise %50 olarak açıklandı.

SARS, şiddetli akut solunum yetmezliği sendromu, solunum yollarını etkileyen viral bir hastalık.
Bilim insanları bu hastalığın insanlara Çin’in güneyindeki gıda maddesi olarak tüketilen, misk kedisinden geçmiş olabileceği düşünülüyor. Bununla birlikte bu virüsü yarasalara bağlayan bazı bulgular da mevcut. Şu ana kadar 2002-2004 yılları arasında dünya genelinde iki büyük salgına yol açtı.
Ulusal sağlık hizmetinin verilerine göre 8098 adet tespit edilen SARS vakası var ve can kaybı da 774. Çok şiddetli bir zatürre yaşanmasına neden olan bu virüs havadan bulaşıyor
2004 yılından bu yana ise dünya genelinde tespit edilen bir SARS vakası yok.

Nipah virüsü, meyve yarasalarından canlı hayvanlara ve insanlara geçiyor. İlk belirtileri ateş, kusma ve baş ağrısı olarak ortaya çıkıyor. Daha sonra beyinde iltihaplanmaya yol açıyor.
Şu ana kadar bu virüse karşı herhangi bir aşı geliştirilebilmiş değil. Ölüm oranı %70. Adını 1998 yılında ilk kez tespit edildiği Malezya’nın Nipah kasabasından alan bu virüs şu ana kadar 300 kişiye bulaştı. Can kaybı ise 100’ün üzerinde Nipah virüsü yarasalardan geçen hastalıklar kategorisinde yer alıyor.

Hendra, Avustralya’da tespit edilen Hendra virüsü Avustralya’da hem atları hem de insanları öldürüyor. Bu virüste meyve yarasalarından geçiyor ve hem atları hem de insanları etkiliyor. İlk kez 1994 yılında Avustralya’nın Hendr kasabasında tespit edildi.
o tarihten bu yana 70 den fazla atın ölümüne neden olurken virüsün bulaştığı her 7 kişiden 4’ü hayatını kaybetti.

Peki bu virüs taşıyan canlının sırrı ne? Öncelikle yarasalar oldukça güçlü bağışıklık sistemleri olan hayvanlar. Memeliler içinde belki de en güçlüsüne sahipler. Diğer memelerden farklı olarak uçabilmenin getirdiği yüksek aktivite hızı ve doku hasarına hızlı tepki vermenin benzer şekilde hücreleri enfeksiyondan uzak tutma konusunda başarı sağlanabileceği söyleniyor.
Bilim dergisinde yayınlanan yeni makaleye göre yarasaların evrimsel süreçte uçmasını sağlayan bazı adaptasyonlar aynı zamanda yüksek işlemli bir bağışıklık sistemine sahip olmalarını sağladı denilmektedir.
Doğal bağışıklığın iki ana öğesi bulunduğu belirtiliyor. Yüksek vücut sıcaklıkları ve vücudun virüse karşı harekete geçmesini sağlayan Interferon oranının yüksekliği. Ayrıca vücut sıcaklığını ve metabolizmadaki hızı arttıran bir etken olduğu düşünülüyor.
Bu nedenle de yarasaların sürekli ateşli olduğu kaydediliyor. Bazı bilim insanları yarasaların bu durumla başa çıkmak için bağışıklık sistemlerini bastırdığını, bunun da daha fazla virüse tolere edebilmelerine imkan sağladığını savunuyor. Bu aşırı bağışıklık, virüsleri yarasanın kendisine karşı koruyor. Ancak üzerinde zamanla biriken virüsler nedeniyle yarasayı tehlikeli bir taşıyıcı konumuna da getiriyor. Virüs bir yarasa da çok hızlı çoğalabiliyor ve yarasaya zarar bile vermiyor. Ancak yarasını bağışıklık sisteminden daha güçsüz bir sisteme girdiğinde son derece öldürücü olabiliyor. California Üniversitesinde yapılan araştırmada, uçma kabiliyetinin fizyolojik anlamda son derece maliyetli olduğunu dile getiriyor.
Toprağa bağlı yaşayan atalarından ayrılırken yarasalar sadece kanat değil aynı zamanda diğer minik karasal memelilere göre de çok daha hızlı bir metabolizma geliştirdi. Özellikle küçük hayvanlarda gözlemlenen yüksek metabolizma hızı daha kısa bir ömür süresini de beraberinde getiriyor. Çünkü bu, zararlı serbest radikallerin oluşumunun hızını da arttırıyor. Yarasalar bu kuralı bir nevi yok saydı. Çünkü gerçekten yüksek metabolizma hızlarına ulaşıyorlar. Küçük vücutlular ama yine de uzun ömürlüler. Yarasalar en etkili yaşlanma karşıtı serumu icat etmiş gibi görünüyor. Vücutlarında gerçekleşen bazı biyokimyasal olaylar sayesinde vücudun biyolojik stresini azaltıyor. DNA hasarlarını tamir ediyor. Böylece benzer boyuttaki memeli canlılar birkaç yılı yaşarken onlar 40 yıla kadar yaşayabiliyorlar.

Diğer hayvanlara nasıl ve neden bulaşmıyor?

Madem yarasaları bu kadar kuvvetli immün sistemleri var. Nasıl oluyor da bu virüsler diğer türleri atlayabiliyorlar? Çünkü yarasanın fizyolojik strese girdiği durumlarda geçici bir süreliğine anti virüs s istemi baskılanıyor. Örneğin kış uykusundan sonra yarasa fizyolojik olarak strese girebildiği için yarasanın Dalağın’da ve bağırsaklarında inaktif şekilde duran virüslerin replikasyonu artabiliyor. İşte özellikle bu dönemlerde yarasaların virüsleri bulaştırma olasılığı artıyor. Belli bir süre sonra bağışıklığın anti virüs sistemlerinin çalışma hızı yeniden artıyor.
Aktif virüsleri tekrardan inaktif duruma geçirebiliyorum. Peki bu evrede neden yarasalar insanlar gibi hastalık belirtileri göstermiyor? Çünkü kış uykusu sırasında bile yarasının immün sistemi inflamasyonu baskılamaya devam ediyor. Sadece viral replikasyon aktif olarak engelleyemiyor.
Güçlü savunma sistemleri yarasaların kendilerini virüslerden koruyacak bir duvara sahip oldukları anlamına geliyor. Ancak bu virüsler yok oluyor demek değil.
Yok olmak bir yana belki de tüm yaşamı boyunca yarasaların içinde varlığını sürdürür ve hiçbir canlı türünde görülmeyecek kadar hızlı bir şekilde çoğalır. Bu da bildiğimiz üzere zamanımızın en şiddetli hastalıklardan bazılarına yol açtı. Yarasalar tarafından dayanıklı hale getirilen bu virüsler insan popülasyonlarına ulaştığında, çoğu zaman vücudumuza diğer kaynaklardan çok daha fazla zarar verir. Araştırmalar, her ne kadar yarasaların toplum sağlığı üzerinde yarattığı tehlikeden bahsetse de bu canları çok tehlikeli göstermek konusunda daha dikkatli davranıyor. Ekip yarasalardan insanlara sıçrayan hastalıkların genellikle habitatların işgal edildiği yerlerde gerçekleştiğini ve hayvanların stres altında olmasının virüs taşıyan daha fazla salya, idrar ve dışkı üretmeleriyle sonuçlandığını ifade ediyor. Dolayısıyla yarasaların yaşamları tehdit eden çevresel faktörler arttıkça insanların da dahil olmak üzere diğer hayvanlara bulaşacak hastalık tehdidi de artıyor demektir.
Sonuç olarak virüs barındırma söz konusu olduğunda yarasalar potansiyel olarak özel bir biyolojiye sahip. Dolayısıyla da bu ölümcül virüslerin çoğunun yarasalardan kaynaklanması bir rastlantı değil.
Ekolojik dengeye büyük katkısı olan yarasaların birçok türü yok olmak üzere bu nedenle Birleşmiş Milletlerce 2011-2012 yılları arasındaki zaman dilimi yarasa yılı ilan edilerek pek çok yarasa türü koruma altına alınmıştır.
Yarasaları ölümcül hastalıkların merkezi olarak görmek kolay ama bu durumu vahşi doğada yarasa popülasyonunu da korumayı ihmal etmeden çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bir sonraki yazımda anlatmamı istediğiniz konuyu yorumlara yazabilirsiniz.

Ölümcül Hastalıklar Neden Hep Yarasalardan Kaynaklanıyor?

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Beylerbeyi Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin