ÜSLUBUN KADARSIN
Üslubun çürükse; anlattığın gül, çiçek değildir. Bizleri biz yapan, karakterimizi gözler önüne seren en açık kimliğimiz üsluptur. En doğru bilgiyi en yanlış üslup ile sunduğumuzda tek sonuç, elimizde tuttuğumuz bir çiçekten geriye kalan dikenler olur. Gül yaprakları yerine dikenleri elimize batırarak sunmak niye?
Şöyle bir uzaktan bakınca insanlar gergin, mutsuz, sinirli, kimse andan zevk almıyor. Yarını düşünmekten bugünün elden gittiğinin farkında bile olmuyor. Asıl farkında olmamız gereken şey, yarını kurtarmak için bir şansımız var ama bugünü tekrar yaşamak için başka şansımız yok. Yaşam şartları insanları bu duruma getirdiği için herkes yaşadığı alanı bir savaş meydanı, diğer insanları da düşmanları olarak görmekten çekinmiyorlar. Bunlarda tepkilere, üsluba, davranışlara etki ediyor. Üslubun kötüyse, sende kötüsün değil. Ancak karşıdaki insanın seni üslubunun hak ettiği noktaya koyacağını da unutmamak gerekir.
Düşünelim mesela her insanın kalbimizde bir yeri var değil mi? Çünkü bizlerin kalp derken bir organdan ve o organın bir avucumuz kadar olan kısmından bahsetmediğimiz aşikâr. Ama neresinde bu yer? Hata yaptığımızda bize kızıp bağıran çağıran kişiye mi koşarız yoksa o an bizi anlamasa bile ihtimalleri en güzel şekilde bizlere sunacak kişiye mi koşarız? Soru soracağımız zaman kime sorarız? Tatlı dilin yaptıramayacağı hiçbir şey yok, bunu savunmaktan kendimi alıkoyamıyorum.
Bir cafeye gidip oturduğunuzda oradaki çalışana ‘‘Bir çay alabilir miyim?’’ demek mi yoksa ‘‘Çay getir!’’ demek mi daha doğru? Uzun uzun cümlelere gerek yok. Rica etmek ne kadar zor olabilir ki ya da o an stresli olman başka bir insanı huzursuz etme hakkını yine kimseye vermez ki. Kalbinin boyutunu burada ortaya koyduğunu belli etmiyor musun sence? Kalbin sadece sevdiklerine büyük olamaz. Öyle sanmak gerçeği değiştirmez. Üslup senin aklından kalbinden geçen düşünceleri dışa vururken sunumundur. O yüzden diyorum üslubun kadarsın diye. Hafife alma; kalbini, aklını sunduğunu unutma.
Mesela bir hata yapacağınızı düşünün öncesinde size bağırıp çağıran, sert, keskin cümlelerle vazgeçirmeye çalışan birini mi dinlersiniz. Yoksa sakin sakin her ihtimali hatta en kötü ihtimali bile en güzel şekilde anlatan kişiyi mi dinlersiniz? Cevap tartışmasız belli zaten, kimse çiçek dururken dikeni seçmez. Hatayı yapıp yapmamanız önemli değil o an önemli olan o kişiyi ne kadar dinlediğiniz ve o kişi size neyi nasıl anlattığıdır. Ergenlik dönemimizde kurduğumuz cümleler geliyor aklıma, mesela ‘‘Beni kimse anlamıyor.’’ dediğimde herkesin o zamanlara dönüp bu cümleyi bende kurmuştum diyebileceğini düşünüyorum. Belki de sevilmek için ilgi görmek için hata yapılıyordur. Buna gerek olmadığını hissettirmek bizim elimizde değil mi? Sert bir şekilde buna karşı koymakta olumsuz bir sonucu gözler önüne sermiyor mu? Empati kurabilmek herkesin harcı değil ancak anlamak bu kadar zor mu?
O zaman tam tersini düşünelim. Üzülmesinden hata yapmasından en çok korktuğunuz kişileri düşünün. Ne tepki verirsiniz? Neyi nasıl anlatırsınız? Bizlerde yapıyoruz çünkü sadece bize yapılan bir durum değil. Senin üzülmeni istemiyorum diyip kırıp geçiriyoruz. Kırılacaksan bana kırıl ya da bir kere kırıl ama hata yapma diyoruz. Neden? Belki o hata kalbini daha az kıracak. İnsan sevdiğine daha çok kırılmaz mı? Ya da ailemiz bile olsa bunu yapmaya ne kadar hakkımız var? Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır diye boşuna mı demişler? Önemli olan birilerine doğru yolu, sert bir şekilde hatta tokat gibi yüzüne çarpmak değil. Önemli olan en kötü ihtimalleri bile doğru şekilde anlatmaktan geçer. O zaman o tokatın acısı zaten tatlı sözlerle teselli bulur. Sevdiklerinizi kötüye hazırlama ihtimallerini unutun, o hikayelere aldanmayın. Siz kalbinizin boyutu ne kadarsa o kadar konuşmayı deneyin. İyi olmak, güzel anlatıp, güzel konuşmak inanın ki kötü biri olmaktan çok daha kolay ve zahmetsiz.
Sorunlara insanlar üzerinden baktıkça çözümsüz yaşamaya devam edeceğiz. Önce kendimize bakmadıkça, kendi kusurlarımızı kendimiz düzeltmedikçe dünyayı yaşanılır hale getirmek mümkün olmayacak gibi görünüyor. Kusurlarının çözümü biri bildiğinde, duyduğunda ve sana söylediğinde değil. Aynaya baktığında ve kabul ettiğinde saklıdır çözümü. Bir insanı ne kadar değiştirebilirsin ki zaten, kendi sorununu halledemeyen bir insana ne kadar etkili bir çözüm yolu olabilirsin? Ya da nereye kadar? İşte o yüzden kendinin aynası ol, daha güzel bir yol bilmiyorum.